7 Şubat 2008 Perşembe

Fareli Köyün Kavalcısı "ULAK"




Dolu dolu ve anlamlı geçen tatilin sonlarındayım artık. Kaç zaman sonra kavuştuğum tatilden hele de Ankara havasını soluduktn sonra zor gelecek galiba geri dönmesi.

nEYse efkâr yapmaya yazmıyorum ya bu yazıyı. Elden geldiğince aklımda ne varsa yapmaya çalışırken salon havası soluyarak sinema seyretme ahdimi de gerçekleştirdim mutluyum. Malum benim oralarda sinema yok, çıktığından beridir aklımda olan filmlerden birine gittim dün: Ulak. Bir Çağan IRMAK filmi idi, oyuncular da iyiydi; ama daha da önemlisi Eski Türk geleneksel motifleriyle süslenmiş afiş cezbetmişti beni. "Karagöz ile Hacivat Neden Öldürüldü?" deki gibi şamanistik unsurlar vardı. Derken sinemada bulduk kendimizi. Hani bende bi heves, ilgi alanım! ama arkadaş fantastik, bilimkurgucu bi adam. Başladı film.

Filmin özü, kökü, merkezi; ULAK. Ulak, -anlam ve işlev olarak-bir yerden bir yere uzak mesafelerde haber ulaştıran aracı kişidir. Burada ulak, mesel anlatıcısı rolündeki Çetin Tekindor. Bu kişi kendi oğlunun ölümünden sonra onun yazdığı kitabı yaymanın derdi ile düşüyor yollara. Ancak öyle ki, o kendi yolculuğunu yaparken aynı zamanda hem kendi iç / vicdan yolculuğuna çıkıyor hem de anlattığı herkesin (özellikle de çocukların) kendi iç yolculuğuna çıkmasına aracılık ediyor. Film, içsel bir yolculuğun öyküsü aslında; değer yargılarının, erdemli oluşun. SeMbOLiK bi anlatı anlayacağınız...ve işte işin bu kısmı çok güzel..)

Filmin bende bıraktıkların gelince:
-Baştan ve ortadan gelgitlerle merak noktalarını koruyarak ilerleyen doğru bi giriş
-güzel, tam da istenen kasvetli, lanetli köy havasına uygun Kostüm seçimleri ve mekân düzzenlemesi
-Türk kültüründeki Masalcı Dede motifi ile, yönlendirilen izleyici
- Masallarıyla uyandırdığı çocuklarla uyanan insanlık mesajı (ki tam da burada, geceleri onları masalcıya götüren kahvecinin oğlunun peşinden gaz lambaları ile giden çocukların görüntüsünde gizli "fareli köyün kavalcısı" motifi-atmosferi)
-ve Tıpkı masallardaki gibi iyi ve kötü tipler vb vb vb

Bi sürü şey işlenmiş aslında filmde; hangi birini sayayım...metafor kaynıyordu film...Daha doğrusu, parça parça bi sürü şey işlenmeye çalışılmıştı filmde. Anladığım kadarıyla Çağan Irmak'ın kafasında neler varmış neler ama nasıl edip de bi filme sıkıştıracağını bilememiş.
Din yayan havariler ve kutsal kitap motifi ile bi mistik hava yaratma kaygısından tutun da herkesin kendi gerçeğiyle mücadelesi / dürüstlük savaşı; insanın kaderine karşı diği savaş; iyilerin ödüllendirilmesiyle iyiye teşvik; ağaç yaşken eğilir mesajı; .... na kadar bi sürü şey işte. Bi taraftan büyüklere masallar tarzında, her okuyan kendi hikâyesini ve sonunu yazar / yaratır - hatta mümkünse yaratsın- diye bırakılan boşluklar bırakılmış. Böylece izleyeni de aktif hale getiren cinsinden. Ancak izleyici aktif olsun diye bırakılan boşluklar, film içinde anlamlı bi bulmaca heyecanından ziyade altı doldurulamadan havada kalakalmış bir kopukluk yaratmış. Bunun yanı sıra, Hikâyenin tek ağızdan ama farklı bakışlardan aktarıarak "Davut'un Gözünden, Hüseyin'in Hikâyesi..." gibi başlıklandırılması hoş bi yaratım olmuş, ama anlatılanların, çocukların zihnindeki görüntülerle aktarılmaya çalışılması esnasında, aynı köydeki çocuklardan her birinin kahramanlarını zihinlerinde canlandırırken, bu tipleri aynı köyün insanlarından seçmelerinin karmaşası hesaba katılmamış. Ulak İbrahim ise (ki köyün ve insnlığın kurtarıcı kahramanı gibi çizilmiş) belirsiz kalmış. Amaçlanan da bu; izleyene / dinleyene bırakmak, ama diyorum ya boşluklar... Boncuklar saçılıyor ortalığa -en güzelinden cezbedici boncuklar- sonra izleyici alsın toplasın bunları, nasıl dizer ve yaratırsa yaratın diye... Anlayacağınız, anlayışlı bir izleyici Çağan Irmak'ın aradığı.

Bunca lafımdan sonra sanmayın ki beğenmedim. Filmden gerçekten çok etkilendim (bilimkurgucu ardaşım bile başarılı buldu üstelik); biz bu işte iyiye gidiyoruz dedim . Öyle ya doğu motifleriyle milyonlarca konu üretmek mümkün, bu film de kanıtı bunun. İlle de -çoğu kere üzerimizde yamalık gibi kalan-Amerikanvari konu ve film kaygıları gerekmiyo. Ama fİLMDE; her biri de çok güzel birer adım olan yeni bi kurgu denemesi, Türk sinema anlayışına yeni bir bakış / katkı getirme, birkaç farklı mesaj verme, Eski kültüre dair birçok motif sunma... çabarına rağmen -sanırım amaç dışı gelişen- bi karmaşa kalıyo elde. sANKİ bu film tam tamamlanmamış telaşa gelmiş; çünkü ULAK filmi içinden birkaç tane film özü çıkar ya da uzun soluklu bi sinema filmi üretilebilirmiş bence.

Film biçok yönden bakıldığında güzeldi gerçekten; ama parça parça ele alındığında. Ya film Bütünü yakalayamamıştı ya da ben onu kafamda henüz sindirip bütünleyemedim sanırım -ki cümlelerim ve bu filme dair değerlendirmelerim- hayli kopuk ve karmaşık kaldı farkındayım (E gecenin bi vakti azmettim ille yazıcam diye. Yorgun gözler ve kendi içinde 40 tilkili bi zihinle yazılan yazıdan, yapılan bdeğerlendirmeden anca bu çıkar..))) )

Laf uzadı uzadı geldi buraya. Bunlar tamamen benim kişisel fikirlerim, çıkarımlarım. Kimseyle değil derdim, kimseye yok bi iddiam. SÜRÇ-İ LİSAN ETTİKSE AFFOLA EFENİM! E artık Susmak zamanı.

Ellerine Sağlık diyelim Çağan Irmak'a ve bu işe emek veren herkese...

2 yorum:

baranbra dedi ki...

memun diye bir korku filmi varmış onu deneyelim bence :))))

baranbra dedi ki...

pardon memun değil semum muş :(