18 Ocak 2009 Pazar

Mevlânâ'nın yüreğinden süzülen dizeler

Bu aralar -okuduğum kitabın da etkisi ile (Ahmet Ümit'in 'Bâb-ı Esrâr') - Mevlana'nın şiirlerine merak salmış durumdayım. Mevlânâ'nın şiirlerini toplu halde bir kiaptan okurken bunca etkilenmemiş, bunca anlamlandırmamıştım. Şimdi yerli yerinde gedikçe fark etmeyip atladığım nice şiiri olduğunu görüyorum. Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'nin, hocası Şems-i Tebrizî'ye olan bağlılığı ve sevgisi herkesçe bilinen bir durumdur.
Mevlânâ, Şems'le tanıştıktan* sonra dışarıya daha az açılır olmuş; kendini dinî yoğunlukla odaya kapanmaya, Şems'le uzun sohbetlere vermiştir. Buı esnada halk, Mevlânâ'nın çevresine ilgisinin azalmasından, Şems-i Tebrizî'yi sorumlu tutmuş ve Şems'i dışlamışlardır. Bunun üzerine Şems-i Tebrizî, hem ölümden hem de çok sevdiği Mevlânâ'yı zor durumdan kurtarmak için bir gün sessiz sedasız terk etmiştir Konya ilini, 1.5 yıldır an be an birlikte vakit geçirdikleri dostu Mevlânâ'yı. Bunun üzerine şaşkına dönüp daha beter kendi içine kapanan Mevlânâ, onun ardından nice güzel şiir söylemiştir. Şems'in gitmesinin daha Pîr'lerini daha beter ettiğini gören müritler ve halk özür dilemiş Mevlânâdan ama nafile dönmemiş Şems. Bir gün, Şems'in Şam'da olduğunu haber alan Mevlânâ, hemen oğlunu yollamış özre, ricaya. Krmamış gelmiş Şems-i Tebrizî. Karşılıklı nice güzel şiirler söylemişler, aşkın kıymetine, Tanrı'nın özüre ermeye ilişkin. Bu aradada yanlış. İşte bu ayrılık ve kavuşma şiirlerinden birkaç parça:

"Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim
Bütün kulakladan gizli sırlardan bahsedeceğim
Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim
ama senden başka kimse duymayacak
Kimse anlamayacak"

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün yeni bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım."

"Şemsim(güneşim), ayım geldi
Gözüm, kulağım geldi
Gümüş bedenlim geldi
Altın madenim geldi
Başımın sarhoşluğu geldi
Yolumu vuran geldi
Tövbemi bozan geldi
Gözmün nuru geldi
Başka ne dilediysem
İşte o dilediğim geldi..."

*Tanıştıkları yere 'Merec-el Bahreyn' denir ki, bu tabir, iki denizin buluştuğu yer anlamında kulanılır. Nitekim bu ibare, Kuran'da geçen 'Yaradan acı ile tatlı sulu iki denizi buluşturdu' ifadesinden yola çıkılarak üretilmiş ve yöre ile tasavvufî yaklaşımlarca Mevlânâ ile Şems-i Tebrizî'ye de yakıştırılmıştır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Çok güzel ALLAH IN GÜZELLigi bu Aşk ona İLahi Aşk