11 Nisan 2010 Pazar

Yesem yesem, ne yesem ?!..

Yesem de yesem -ne yesem- modundayım şu sıralar. Ben ki kızartma çok tüketmeyen bir insanıdır. Biraz zararlı diye, -itiraf etmeliyim ki- daha çok da kızartmanın ortalığı rezil eden, yağa bulayan bulaşığını sevmediğimden. Yoksa bayılırım; ıh ıhımmmm.. Ama kararttım bugün gözümü, kirmiş, zararmış sallamaz bir eile ne kadar kzartılabilir şey varsa elimde kattım hepsini yağa -havuç, kabak, (acılısı-çarlistonu) biber, patates, sosis-. üSTÜNE de sarımsaklı domatesli sos ile sarımsaklı yoğurt sosu. Efenim koca iki kayık tabağı dollduracak kadar bir açgözlülükle... oh oh oh diyerekten yumuldum, tabiri caizdir. Çabuk şiştim ama hayli yol aldım sofrada -kocamdan fırsat kaldığınca..) - Kokarım diye pastırma yemeyen -sayılı zamanlarda tüketen- ben, dış çemeniyle falan ayırmadan kızartılmışını çiğini ekmeğin içine yatrıp yedim yutum geçenlerde de. Bi de helvaya sardırmışım ki bu aralar sormayın... Gece ya da sabaha doğru bir karın kazıntısı ile uyanıyorum bazen de, acıkmış bir halde, su falan teskin etmiyor. Başucumda her daim hazır bekleyen süte sarılıyorum hemen. O da olMADı ise, BAZEN mutfak yolu görünüyor mecburen gecenin ilerleyen saatlerinde... vb vb... "Oğluşum oğluşum sen nelere kâdirsin..)))))" deyip haklı bir sebep / bahane bulmanın rahatlığıyla ilerliyorum bakalım.

Hiç yorum yok: