4 Nisan 2008 Cuma

Maçka yolları KARLI..)))

Yokum çok zamandır. Bende bir yoğunluk, bir koşturmaca sormayın. Nisan sendromu sanki ben direnince beni yakalamayacakmış gibi davranıyorum ama boşuna; ben de bi insanım en nihayetinde. Neyse efenim, iki hafta önce Trabzon-Maçka eteklerindeki Lişer Yaylası dolaylarında idik. İyice tırmandık ki sormayın, uzun, uzun olmasından da öte BOL KARLI bi yürüyüştü.

Burada kamp ekibinin yarısını görüyorsunuz; fotoğrafı çeken ben ve benimle birlikte gelen diğer eip üyelerinin de duruu farklı değil. Diz hatta bacak boyu kar içindeyiz ve NİSANA YAKIN BİR TARİHTEYİZ bu esnada.


Ardından hayatımın ilk ciddi kampını kurduk. Ortaokul yıllarımda izcilik kampına da katılmıştım birkaç kere ama okullarda oğuş usûlü kalmıştık; konforluydu anlayacağınız. Yemekleer iğrenç olurdu, bi de sayısı az tvaletlerin önünde sürü halinde dizilidik; ama onun dışında her şey eğlenceli yaz kamplarını andırırdı. Ama bu kez ööle eften püften değildi. Bi kere TRADOST gibi ciddi dağcıların yer aldığı -ki bunlardan bazıları AKUT üyesi- kulüp üyelerinden oluşma bi ekiple çıktık yola. Sekiz kişilik küçük ama enerjik bi gupla çıktık yola; gah iz sürerek, kimi gahi de o bölgeye ilk ayak basan ve yol açan olarak devam ettik tırmanmaya.

Herkes mutlaka nöbetleşe "yarıcılık" için lideer pozisyonun da öne geçiyodu. Göç eden kuşlar, özellikle de kazlar gibi -ne güzel di mi- kolektif bilinç. işte. E tabi bana da geldi sıra; dikkat geretiren bi iş, özellikle de gittiğimiz yol üzerinde hiç insan izi, emare olmadığı düşünülecek olursa. Gerçi insan izi yoktu ama ayı ve kurt gibi minimum VAHŞİ HAYVAN ayak izleri yol gösteriyodu yer yer ..))) Gerçekten! Bakın insanla vahşi doğanın kesiştiği bi karelerden birini sunuyorum sağ cenapta.
(en sağdaki bizim ayak izlerimiz köşede kalmışlar. Soldakiler ise kurtlara ait olanlar...)

kAMp yeri ayrı macera idi; yeterli çadır olmadığı koşullar zor olduğu için prefabrikten bi yayla evne sığındık. Su ve elektrik yok ama elemanlarda ekipman tam tabi. Derken yaktık bi soba, gece açlık vurgununa yenik düşecek değiliz ya, döşedik sofrayı. Var ya;herhalde (sacda)sosis-sucuk bulamacı hiç bunca lezztli gelmemişti... kar erittik bol bol; içmeye, vb vb ye..)))






Hava soğuk bi yandan... bi yandan... Dondurdu tabiri caizse kıçımızı. Ekipte bi benle buketimin tulumu yoktu. Girdiğimizde fare pisliklerinin baskınında bi yerin örtülerine de güvenemeiğimizden kat kat giyindik, arkadaşların da desteğiyle; astronot misali devrildik yattık ama sabaha karşı bana mısın demedi valla..)))

Farelere ne mi oldu;? Bilmem, can hıraş pisliklerini temizliğe koyulunca barınamayaklarını anlayıp ürkmüş olmalılar, çıtları çıkmadı :)) Kim bilir, belki başka evleri ziyarete gitmişlerdir.

Ohoooo ertesi gün fırtınalı rüzgara rağmen yapılan mis gibi bi yürüyüş -kar boyumu bööle aşıyodu işte-, çevreyi tanıma turu , dağdan aşağı kaymacalar...
derken ev sahibi bile olduk. kUlubün günübirlik yürüyüş ekibine çay yaptık ilkel koşullarımızda ve devam etik yolumuza aşağı doğru. Şööle çiçek toplamak için (ki bu çişim var yer arıcam mesajı içeren bi deyim) geride kaldığımızda bi baktım ki upuzuuuuuuuuun ip gibi bi insan yğını yollara düşmüşüz. Dedim allah akıllar versin..)))

E boşuna değil akıl huzurla, huzur da kimliğimizden sıyrılıp bazen rölantiye almakla oluyo. Dİ Mİ AMAAAA..))))))

1 yorum:

baranbra dedi ki...

imrendiim yaniii :)