22 Haziran 2008 Pazar

kimler, ne zaman yılana sarılır? ..)))

Bugün bi köy / ev yapımı bi yoğurt yemişim ki sormayın; pek bi güzeldi. Genel anlamda zaten severim yoğurdu ama hali zaman olmuş ev yoğurdunun lezzetini unutalı. E malum şehir hayatı, her imkanı bir arada bulamıyorsunuz. Doğrusu artık her açık süte güven de olmuyo, yıllar vardır ki evcek bırakmıştık bu alışkanlığı.
Eskiden, yani kardeşim ve ben küçükken özellikle alınırdı evimize taze süt, inekten yeni çıkmış cinsinden. E Bandırma mandırası bol memleket, çok sütçümüz oldu; ama bi amca vardı, özellikle de o beklenir, ondan alınırdı. Tek tek üşenmeden çıkardı apartmanın her katını, ilerlemiş yaşına rağmen amcam. Bikaç dakka sohbet ederdik önce, -e malum orta okul ve lise iki arası büyümemi adım adım izlemişti ne de olsa-. Biz de onun yanında gelen torununun büyümesini. Annem çalıştığı için okula gitmeden önce sütü alıp dolaba koymak benim vazifemdi. Bu önemli bi vazifeydi, çünkü kardeşim küçüktü ve tam süt delisiydi -bana çekmemişti yani..)- İlerleyen zamanlarda koca tencere sütü kaynatmak da benim vazifem olacaktı. Gülmeyin ööle az iş mi daha ilkokul 4 ya da 5'teyim, ya taşarsa telaşındayım. Efenm derken bu vazfeye de yürekli bir biçimde baş koydum, azimliyim de; ama gelin görün ki kaynayıp kabardıkt sonra da bi süre daha kaynatılması gereken kısımda zorluk çekiyordum. E sistemli de adamım ya, kaynamadan sona kaç dakka dediyse o kadar kaynamalı zannettiğim için ben de bi gayret, bi stres ilk zamanlar. Çok sıkışırsam yıllanmış dostlarımız Bahire Teyze'yi çağırıyor zor kısmı atlatıyodum. İlk bikaç sefer o pişirmişti nitekim; yani süt kaynatma öğretmenim oldu onu sevgiyle anıyorum. Babaannem o dönemde de incisi bol bi insandı ve bana telefondan "ne üzüyosun kadıncağızı, pişiriver kendin. Taşmaya yüz tutarsa da kokma 'yılan yılan!' deyiver o durur, kaynar öölece" demişti. E çocuğum tabi inandım da cesaretlenip kimseyi çağırmadauygulamaya başladım. Süt tenceredeki hacmini artırdıkça artırdı, köpürdükçe köpürdü. Ben bi yandan da şööle havalandıra havalandıra kepçeyi, karıştırıyoorum sütü ama, süt bana ısın demiyo geldikçe geliyo. Başladım ben yılan yılan demeye. Aman allahım ne mümkün... altını kıstım tık yok. Koşarak açtım kapıyı, bi yandan karıştırıyom bi yandan da bağırıyom "Bahire Teyze, yetiş yılan diyom durmuyo!". Sonra mı? Yetişti tabi Bahire Teyzem. Küçük ipuçlarını verdi ve gitti. Ben bi daha yılana güvenir miyim denize düşen yılana sarlır misali..)
O gün bugündür süt pişirmede üstüme adam tanımam..) Yoğurt yapmayı da o yıllarda öğrenmştim annemden. Tutmaz da cııLk / cıvık olur ya da kesilirse nasıl kurtarılacağını ve yenecek hale sokulacağını da rahmetli anneannemden... ahhh ahhh.... anılarım depreşiverdi. İnsanoğlu ne ilginç; bi obje, bi koku, bi tat nasıl da götürüyor onu bazen zihnin kuytusunda kalmış bi köşesine. Belki yaşarken hayli savugan ve öölesine yaşananbi anına hem de... Sütçü Ömer Amcam bilmem hayatta mısın ama bi yerlerde varsan hâlâ, dilerim kulakların çınlasın tatlılıkla..)
Eski günlerin lezzetli yoğurtları, belki de bu yüzden lezzetliydi...

2 yorum:

untilwesaygoodbye dedi ki...

Güzel bir bağlantı kurmuşsun, tebrik ederim. Yazını çook beğendim. ;)

Yalnız Bahire teyzeyi biraz yılana benzetmiş gibi olmuş ama tabi ki kendisine saygımız sonsuz... :))

yazmak_eylemi dedi ki...

iltifatın için teşekkür ederim. Hakkaten Bahire teze ile yılan arasında... hey hiç bööle düşünmemiştim..)))