24 Haziran 2008 Salı

Vuslat zamanı..)

Bugün annemler buradaydı. Karadeniz yaylaları üzerine kurulu bi tura katılmışlardı, burası da uğrak yerlerinden biriydi. Heyecanla bekledim; kekler poğaçalar hazırlamış vaziyette. Sabah er vakit aradılar ve ben silahlarını dnmış asker misali hazırdım buluşma yerinde. Birkaç saatliğine de olsa beraberdik. Görünce anladım -ne garip di mi- çok özlemişim onları, hele babamı... Hikmet amcam ve Fatma teyzem de gelmişlerdi. Böylece yıllardır, geldim gelecez ahdi de gerçekleşmiş oldu. İnsanın ailesini, sevdiklerini kendi mekânında ağırlayabilmesi ne de güzel....
Tur ekibine gelince: Aman allahım, nasıl da enerjik bir araba dolusu insan -40 kişi-; yaşlı maşlı hak getire, genci de aynı yaşlısı da. Neyse efem, takıldım peşlerine, takır tukur bir yolun ardından Karagöl'e vardık. Yağmur çamura rağmen manzara muhteşemdi yine. Hele bi de, öğretmen arkadaşımız, bura kafelerinin vazgeçilmez gitarist şarkıcısı Murat ve -ekibinden- bu yörenin meşhur tulumcusu Özgür de tulumuyla peşimizde iken kim tutar bizi. Hemen bi horon çevirdik valla. Ekip de iki günde riz ehoronunu falan kapmış baktım katıştık hep birlikte. Yabancı turistler de yi çekeceklerini şaşırmış vaziyette seyrettiler bizi; kâh kurbağaların sesini, horon başlayınca tulumu, bizi... Kısa ve keyifli birkaç saatti anlayacağınız. Baktım ki ben baya baya karadenize / buraya alışmışım, azdan ufaktan buralı bile olmuşum..) dostlarım bile olmuş burada, buraya bağlı...
Gün olur gidersem bir gün -ki dilerim..)- sanırım en çok doğasını ve horon oynamayı özlicemmm... Dostlarım? Onlara kavuşmak mümkün, buluşmak da; iş yüreğe bakar... ama doğa?

Hiç yorum yok: