13 Ağustos 2008 Çarşamba

Savunma da savunma ha !

Çok güldüm. Savunma muhteşem; hayvancağızın hakkını yiyonuz siz de... savunma mekanızması işte..))) nerden kıvırsam da ıvırsam diye... Cümlelerdeki gel gite, takır tukurluğa da ayrıca dikkat isterim yani.
Kardeşimle kendi aramızda oynadığımız bi oyun vardı çocukken, -şakalaşma hatta bazen gerçek kavga da denebilir..)- onu anımsadığım için çok güldüm belki de. Kardeşimle tartışıp işi kavgaya vardırdığımızda kardeşim yarı gücüyle yumruğunu omzuma indirir, benim yükselme ihtimali olan sesime karşılık da annemlere duyururcasına "ben vurmadım ki elim çarptı" , "hey ben mi vurdum sen geldin elimin üstüne düştün / çarptın" laflarıyla savunmasını yapmaya başlardı. Tabi bu iş zamanla, benim de aynı repliği çalmam üzerine yaygınlık kazanmış, aramızda o yılların sık kullanılan şakaları arasına girmişti.
Ne tuhaf değil mi; küçücük bir yazı, bi koku, bi resim nelere de çağrışım yapıveriyor insanda..))) Düşünüyorum da çocuk olmak güzel şey yafu...

2 yorum:

Murat Artan dedi ki...

hakikaten kardeşinizin savunma taktiği pek bi zekice ama bir o kadar da masumca.şu küçücük şeylerin birden bizi alıp bir yerlere götürmesi olayı da muhteşem bir şey.en son bahçede elma yerken birden on yıldan geriye gidivermiştim.keşke bir de böyle zamna tüneli gibi olsa da sahiden gidip o anı canlı ama görünmeden izlesek:) neyse fazla filmsel oldu bu istek:D

yazmak_eylemi dedi ki...

zaman tüneli, oynamaları yok ama rüya var..)))sanırım rüyalara bu nedenle sahibiz. bilincimiz bazen bize kötü süprizler yapsa da arada böle tatlı armağanlar sunabiliyo.