15 Kasım 2008 Cumartesi

takma adlar

Evet takma adlar, lakaplar!
Arada bir hepimiz yaparız sanırım, birilerine takma adlar takarız. Kimi zaman samimiyeti dile getirmek için, kimi zaman da kendi aramızda bir dil geliştirmek için o insandan habersiz yaparız bunu. Özellikle uydurmaya ve benzetme sanatlarına meraklı biz Türklerde çok olsa gerek bu lakap mevzuu.
Halk ve Divan edebiyatında yazıla şiirlerde de hemen her birinde rastlarız bunlara. o dönem Türk şiirlerinde görülen bu takma alar birer zorunluluk gibidir, imza niteliğinde. E malum, soyadı yok, oğaçlama okunuyo mecburen çalınmasın diye yerleştiriverirlermiş şiir içlerine. Bunlara da MAHLAS denirmiş.
Neyse bu teorik kısmı fazla uzatmayayım. Şimdi durduk yere nerden mi çıktı takma ad meselesi? Bugün bi arkadaş toplantısında nerden geldiyse geldi muhabbet, liseyi buldu. Derken bi arkadaşın "Tavan Zekiye" lakaplı bi hocasına geldi laf. Çok güldüm, hani çok lakap duydum da böylesini duymamıştım hEMEN DUYDUĞUM, BİZZATİHİ ŞAHİT OLDUKLARMI AKTARYORUM:

"Sıfırcı Leyla (açıklama istemez sanırım),
Terlikli Hasan (bir kere okulda terlikle görülmüştü ööle yapıştı kaldı adı),
Kırmızı Tahsin(Ayyaş da derdi bazıları içip gelir, kızınca da kızarıverirdi. ayrıca meziyetleri aasında şımaran oğlanların kulak memesi ile kulağın üst bölümünü birleştirip suç oranına göre kıvırabilme özelliği de vardı),
Boksör Tahir (bi gün gözü mor gelmişti, okulda iyi adam döverdi),
Topuklu Ali (ki yumurta topuk diyebileceğimiz tık tık topuklu ayakkabılar giyerdi),
Bıyıklı Aliye (bu arkadaştan alıntı),
Gıyaseddin Keykubat(tarih öğretmeniydi ve gerçek adı Gıyaseddin idi -ailesi hiç isim bulamamış olmalı-),
Boya Küpü Sema (hoş ve genç bi bayandı. izim zamanımızda genç hoca pek düşmezdi okullara, bu gençti ve hep pileli kısa etekler giyerdi. bi de süs bi de süs. erkekler bile suratındaki boya katmanlarına takılıklarına göre vardır bu lafın bi hikmeti, kızsal basit bi kıskançlık yorumu falan dildi yani..) )
Sürgün Mustafa (bizim orta birinci sınıfta gelmişti okulumuza, o yaşlarda nedenini tam anlamamıştık bi türlü ama ilk sürgün yeri değildi bizim okul. kaldı ki bizim okul sürgün değil ödüldü bence onun gibi bi hocaya / adama)
vb vb "

şöyle bi bakıyorum da hep eksiklikler, takıntılar ya a olumsuz özellikler üzerinden takılıyor akma adlar; en azından liseler ya da okullar kapsamında. Oysa normal hayatımızda sevdiğimiz insanlara sediğimiz özellikleri için de isim takıyoruz biz. (kim bilir öğrencilerim bana ne lakap takmışlardır? takmışlar mıdır? taksalar söylerdi keratalarım ama belli mi olur..) )

A bu arada "Tavan Zekiye"yi unutuverdim, hemn aktarayım. Kendisi mantık öğretmeniymiş ve öğrenci ile göz göze gelmemek için ders anlatırken hep tavana bakar, tavanı dikizlermiş. İLginç... Hem izlediği yol, hem de psikoloji alanına ilişkin bi dal okuyup sonra da bunca güvensiz olduğu için?

Hiç yorum yok: