27 Aralık 2008 Cumartesi

sessizlik zorunlu olunca ne de zor

Cuma sabahı iş saati, kalkma zamanı. Koyuldum banyo yoluna. Boğazımda tuhaf bi tutukluk. Baktım ses çıkmıyo "hıhh hıhhhğğghhh" yok. Bağırma sesi arada kaybolup incelip kopan ses toplulukları ile bölünmekte. Başta bi ağrı. Dedim ki olmayacak bööle. Hemen bi sevk alıp koyuldum yola, ama çare burda değil ki; nodül oluşmuş ses tellerimde. Ne harika değil mi, doktor şööle telkinde bulundu: Efenim, fazla konuşup yormayacakmışım boğazımı. Sonra baharatlı şeyler de tüketek yokmuş. Kahve çay tüketimini de azaltacakmışım mışım da mışım. Hadi yeme kısmına neyse, ılık su desem zaten çok tüketiyorum ama konuşmamak!!! sanırım bu çoook zor ben gibi çenesek biri için..) Şaka bi yana ama hakikaten konuşma üzerine dayalı bir meslek ve alanda iş yaparken ve de çocukluğumdan bu yana konuşmak en çok yaptığım şey iken pek zor. Bir gün izinli idim ve tabii ki bitki çaylarıyla beslenir vaziyette. Bu süre içinde de koşmamaya gayret ettim uzun saatler. Aman ne kadar da zor imiş. Dilerim bu nodül denen şey ilerlemez de bir an önce geçer yoksa konuşamamaya kadar varırmış bu işin sonu... !!! Ve bu yeterince korkuttu. Bundan sonra biraz daha önemsemeliyim kendimi.

Ses telleri, faranjit sorunları yaşayanlar için hemen küçük bi tarif vereyim mesela: efenim su dolu bi cezveye / tencereye isteğe göre tane hunnap, zencefil, kuşburnu, biraz ayva yaprağı konularak kaynatılır. İsterseniz kaynamış bu suyun içine -uyku ve sakinlik için- kedi özü otu ya da zerdeçal serpip içiz. afiyet olsun. a bu arada harika bi lezzet falan beklemeyin. Özellikle de şu son iki otu ekleyecek olursanız. Bu içeçeği en güzel tarafı suyu içtikten sonra dibindeki zencefl ve hunnapları yeme kısmı. hem yarayışlı da. ..)) deneyen varsa youmunu yazssın..)

Hiç yorum yok: