27 Aralık 2008 Cumartesi

kaçışlar

Bi yazı okudum bugün, Mehmet Yılmaz'a ait köşede "Kaçabilmenin Tek Yolu" diye. İlgimi çekti, özellikle de Borges gibi ünlü bi gezgin-yazarın önsözünü yazdığı bir kitabın tanıtımını yapıyor olunca. Sonra baktım psikolojik bişeylerden bahsediyor, hoşuma gitti. Biraz dağınıkça ve parça pinçik bi yazı ama ben kırpıp birleştirerek aktarıyorum size:

"Adolfo Bioy Casares 'Morel'in Buluşu' isimli romanda, boş olduğunu düşündüğü bir adaya kaçan adamın macerasını anlatıyor."

E aşk da var tabi, ama kitaptaki ana mesaja hizmet edecek şekilde. Romanın önsözü Jorge Luis Borges'ten. Önsöz metni yer yer şarkı sözeriyle detekleniyor:

"Daha önce gelmiştim buraya/ Bilmem nasıl, ne vakit/ Kapının ardındaki çayırı tanıyrum/ O hoş buram buram kokuyu/ İç geçirişleri, kıyıyı çevreleyen ışıkları...
Romanı okuken kendi içsel kaçışlarımı düşündüm. Her seferinde bulunuğum yerde daha önce de bulnduğumu düşündürten kaçışlar. Kaçıp kurtulduğunu zannetiğin anda yine aynı koku, aynı ışık, aynı sefer!
Borges'in bir şiirini not etmiştim böyle zamanların birinde:
"Zaman beni sürükleyen bir nehir; ama nehir benim/ Beni paçalayan bir kaplan; ama kaplan benim/ Beni tüketen bir ateş; ama ateş benim."

Ne kadar da doğru değil mi, Borges'le dile dökülen, çırçıplak ortaya verilen gerçek? Kaçışlar... Nereye, kime kaçyoruz zaman zaman. Hepimiz -en azından kimliğinin kaygısında olup, yer yer kendini sorgulayanlar- kaçmak istemiyor muyuz bir yerlere. Bu nedenle değil mi "tebdil-i mekânda ferahlık var" sözüne bunca inanç. Bu nedenle değil mi, geziler, turlar, farklı kurslar, farklı işler, farklı diller, farklı dünyalar arayışı. Bunlar da birer kaçış ya da kendimize ilişkin bi şeyler bulma arayışı değil mi. Her bir değişimle dıştan bize açılan bi kapı bulma telaşı değil mi aslında. O kapıyı, kaybolmadan bulabilmeye değil mi çaba... onca yaralanış, sancı.. onca umut, heyecan, korku... onca aşk, dostluk vb vb. Hiçbiri boşa değil ya edimsel kaygılarımızın... Hepsi kendimize dönük çabalayışlar; nerde ve ne zaman olursa olsun. "Kafamızı ve yüreğimizi de beraberimizde götürdüğümüze göre başka yerde doğan başka güneşler aramak niye" diyordu bir filozof. Kabul, her şey "ben"imizde bitiyor ama; ben benle yolculuk etiğimiz her seferde başka yerler, başka dünyalar, başka hikâyeler bazen yönümüzü bulmaya yardımcıdır yine de..) Gerçek kaçabilmeler için değişmek gerekior, bu değişim de başka kişilikler, başka yaşamlarda eriyip tekrar biçim bulabilmekte... bence..)))

bak sen şu birkaç dizenin beni sürüklediği yere... çok pis felsefe yaparım..) -ne demekse-neyse efenim işte bele. sevgilerimle..)

Hiç yorum yok: