27 Mayıs 2008 Salı

YuMuRtA


Yumurta ile aram, haşlanmış ya da çiğ halde iken pek de sempatik olmamıştı yıllar yılı. Bol tereyağlı iken ya da pastalarda lafım yok tabi..)))
Bugün küçük ve muhabbeti tatlı bi grup arkadaşla yemek yerken açıldı muhabbet. Önce "Yumurta" filmi üzerine başlayan sohbet, döndü -nerden geldi ise- haşlanmış yumurtaya geldi. Herkesin de yumurtaya ilişkin bi anısı varmış meğer, ne güldük ama ne..)) Birden annemi andım tebessümle...

Kadıncağızın sırf ben güzel sesli olayım, besinimi alayım diye 3-4 yaş arasında baa içirdiği çiğyumurtalar geldi akma. O yaşta bi çocuğu kandırmak kolay tabi; ikna için geçerli bi rüşvet olunca ucunda. Yok yok ööle yeme içme gezmelik bi rüşvet değil. Yumurtaların özellikle beyazları seçilir sonra özenle dışarda ılıtıldıktan sonra artlarında benim minik ağzıma oranlı bi delik açılır ve tek nefeste ağzımdan içeri hizmete sunulurdu. Sonra da keçeli boya kalemleri ile istedğim insan kafası (esmer, sarışın, erkek, kadın, bıyıklı, çocuk...) üzerine çizilerek delinen yerin düzlüğünden faydalanılarak o diğerlerinin yanında raftaki yerini alırdı. Annem tabi titiz kadın tam sayıları 3'e varır, ben: "işte çoğalıyolar" derken, hoop sıfıra inerdi. Hadi baştan başla bakalım içmelere. Zamanla bu oyun ikna gücünü yitirdiğinden midir, yoksa çiğ yumurtanın içindeki zararlı mikrorganizma üretim ihtimalinden midir, nedendir bilmem kesildi bu çiğ yumurta içme eziyeti serisi. (Üniversitedeki bahar şenliklerimizde içmek zorunda kalmadan da içini boşaltmadan da boyanabildiğini öğrenmiştim ama geçti artık her şey için..) )

Sonra anasınıfı serüvenim başladı ve beslenme saatleri... Her sabah kahvaltısı için i çıkın götürürdük bıdılık boyumuzla, özenle hazırlanmış Hele bazı günler herkesin çıkınından YuMurTA çıkardı, k işte o zaman demeyinkeyfimize, yuvarlak masanın etrafına medilimizi açara öğretmen gözetiminde başlardık yemeye. Biz bi grup, yumrtaları hep en sona saklar, akını sıyırıp kemirir, öğretmenin gözünü saıtır sapıtmaz da hemen başlardık karşılıklı, sarılarını birbirimize yuvarlama numuza. Oyumurtadan hayır mı gelir artık... böylece asıl kokan ve bozımıza takıan kısmı yemekten kurtlmuş olurduk. Ha tabi bu arada sınıftaki tombul ikizlerin tarafından da uzak tutmaya çalışırdık ymurta sarılarmızı, çünkü onların tarafına gidince oyunumuz erkenden biterdi..))) Bu oyunun sık tekrarı socunda aileler haberdar edilir, beslenmemiz sıkı takibe alınırdı.

Annem bu, hiç vazgeçer mi; çirozuz, mama kofuyuz, çalışıyom çocuklarla ilgilenemiyom diye bu kez de akşam sütleri icat etti: ballı süt adı altında bal, süt, tarçın ve YUMURTA karışımı bi kokteyl. Uyanığım ya sezdim kokuyu, "bunda bi şey var!!!" diye annemin içecek hazırlama zamanı kuyruk gibi gezer oldum peşinden. Kardeşim de huysuk seçer de seçer. Kardeşimle başladık iç ayalanmalara. Annem baktı olacak gibi değil, hemen bi anlaşmaya oturduk; ben büyüdüm ama kardeşim bari içsin diye. "Tamamdır" dedim, artık annemle bi sırrımız vardı ve kutsal bi amaç içindi hepsi de. Bir süre de böyle geçti yumurta ile ahbaplığımız. Sanırım bu esnada yitirdim yumurtaya ilişkin sempantimi. Sonrasında yumurtaya blanarak kızartılan ekmekler -ki ekmek balığı denir bizde- eşliğinde bir kere daha aldım onu hayatıma, ama bu kez severek, sevinerek.

Allah, anacğım yapsa da o zamanların kokusunu getirse bana yine...

Ya da şöööle taze soğan, yeni koparılmış nane, biraz taze sarımsakla birlikte yufka arasına özenle yerleştirilmiş yumurtadan bi dürüm olsa... ohhhh ne güzel giderdi açık havada, manzaraya nazır, belki su sesini dinleyerek gözler kapalı... Valla gece gece fena yazdım di mi..)

Yumurta filmine gelince, yumurta hikâyeleri sonucunda gümbürtüye gitti tabi, hak ettiği taltiften mahrum kalarak. Buraya henüz gelmemiş ama, vcdsini kiralayıp seyretcem nasılsa. Merak ediyorum. Artık hakkını seyrettikten sonra veririm, di mi ama?

4 yorum:

baranbra dedi ki...

ben de çok merak ediyorummm
memlekete gittiğimde heryerde afişlerini görmüştüm.
bizim memlekettede her filmin afişi o kadar çok asılmaz....

Barış dedi ki...

Öğrencilik dönemim sayesinde ortalama yumurta tüketimim 1 yumurta/gün'ün istündedir. Ama hâlâ bıkmadım. Severim her türlüsünü. Çiğ içmek, menemen, çılbır, sahanda, haşlama, rafadan. Yumurta bizim vefakâr dostumuzdur. Her şeye inat, yine de ucuz yumurta. Ekmeğimizin yanında hak ettiği yeri almıştır. Yumurta filmini de çok sevdim. Neden bilmiyorum. İzlemeyenlere öneririm.

yazmak_eylemi dedi ki...

hımmm nasıl da eskilerde kalmış uzak düşmüş kaç zamandır mutfağıma, zihnime, mideme ÇILBIR!yeniden hatırlaması güzel. Teşekkür ediyorum efenim.Genelde ıspanakla yaparlar ama kereviz yapraklısına da şahit oldum.
ve evet, sanırım enfilasyona drenebilen nadir besinlerimizden biri. Nedeni de tüm yapay üretim teknik ve sahalarına rağmen iplerin -gerçek manada- tavukların elinde olması..)))

yazmak_eylemi dedi ki...

kardişim Baran, buldum filmi, seni bu meraktan kurtaracam..)))