10 Haziran 2008 Salı

eski kahveler-kahvehaneler

"Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül muhabbet ister, kahve bahane"

Yıllar önce, üniversitenin ilk yılında bir hocamız süslü püslü bir kitaptan kahve ve kahvehane kültürüne ilişkin bilgiler okumuştu; çoğu eğlenceli gelen bilgilerdi bunlar. Çok hoşuma gitmişti, ama ööle bi araştırma kitabına ayıracak para nerde öğrencide. Sonraki yıllarda ise baskısını bulamadığımdan, sonra kitabın yazarın adı zihnimde belirsizleşirken önceliğini yitirip kenarda kalmıştı.
Yaklaşık bir ay önce, okul kütüphanesi için geçen yıl başlattığımız kampanyaya destek için ir kutu ulaştı elimize. Kutu, sevgili Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali’den geliyordu. Bizzat babasının kütüphanesinden gönderdiği kitapların arasında sırıta kaldım bir süre. Sonra baktım karıştırdım, bir ne göreyim, Salah Birsel’e ait “Kahveler Kitabı”. Benim hatırımda takıla kalan meşhur kahve kitabı değil mi bu! Ne sevindim anlatamam. Sabahattin Ali’nin kitabı olduğuna mı sevineyim, yıllar sona kitabın elime hazır sunuluşuna mı… Hemen aldım okumaya getirdim eve. Başlayalı çok oldu ama sadece ona odaklanacak kadar çok vaktim olmadığı için bölüm bölüm ama sindirerek okuyorum hâlâ. Ne çok inceliği varmış bu kahvenin ve kahvehane usûllerinin..) Bakmayın şimdi pek popülaritesi yok, hanımların günlerinde fal amaçlı kullanımın dışına çıkmıyor pek; arada bir de eski tiryakileri var dedeler arasında. Onun dışında yeni nesilden pek rağbet yok, ama o missss kokusu bile zihni dinlendirmeye yetiyormuş gibi geliyor bana. Belki bir kahve severin düşüncesidir bu, yani yanlıdır..
Sayfaları arasında eğlenceli bilgiler var, dikkat çekecek cinsten. O dönem kahvehanelerinde neler yok ki: Ortada küçük, fıskiyeli mermer havuzlar; kademeli minderler; lüleler, çubuklar, nagileler, kahveler… ööle çok oyun da yok, hele iskambil sonradan gelmiş bize; o dönemlerde tavla, dama, domino, yüzük, hatta satranç gibi oyunlar oynanırmış, kağıt oyunları şimdiki gibi müptelalık mertebeye erememişmiş daha… O devirlerin yegane sosyalleşme alanı, kültürlenme yuvası imişburalar bi nevi; amaç, niyet ve işleyiş başkaymış o zamanlar... Saygı deseniz o biçim; yabancısı, fakiri, pisi diye bi ayrımı yokmuş insanların. Otururlarmış yan yana da dip dibe iken birbirlerine dokunmaktan gocunmazmış insanlar. Yabancı bi yazar da şaşkınlıkla not etmiş bunu anılarına "Bizde bir yabancı, mesela Türk gelse taşlar yuhalar oturtmazlar ama burda yırtık giysili serseri de, yalsızlısı da oturuveriyor burada" diyerek. Ah ah… Sen bunca kültürel birikime sahip ol, şimdi de git onlardan medeniyet dersi al. Ne bilim yaf, canım sıkıldı. Nere gitti bunca birikimimiz, bilmem ki!!! Neyse efenim...
Yabancı yazar ve seyyahların, e tabi bizim seyyahlarımızın kitaplarından da alıntılar yapılarak hazırlanmış olan kitap, deneme-araştırma kitabı niteliğinde, detaylı bir kitap vesselam ve OkuMayA dEğEr meraklıları için.

2 yorum:

untilwesaygoodbye dedi ki...

Güzel tesadüf... (: Yıllar sonra adını bile unutmaya ramak kala kitabı bulmak ve aynı şevkle inceleyip okumak çok güzel birşey olsa gerek...

Kahvehaneler artık kumar yucası haline dönüşmeye başladı. Artık sigara, okey, iskambil oyunlarından başka hiçbirşeye yaramayan uğrak yerleri oldu. Muhabbetler de değişmiştir diye tahmin ediyorum. O zamanlardaki muhabbetleri çok merak ediyorum, şimdiki muhabbetlerden ne fark var acaba? Yalnızca şunu biliyorum, kahvehanelere insanlar konuşmak için değil, sadece oyun oynamaya gidiyorlar, acaba o zaman amaç neydi? Neler konuşulurdu...

Bir de kahvehanelerde memleket kurtarma muhabbetleri var. Bu konuda nasıl bir fark var. Şimdiki gibi okumayı bile bilmeyenler memleketi kurtarabiliyor mıydı o zamanlarda?

Aslında çok basit bir konu bu yazdığınız ama gerçekten ilgimi çekti, çok teşekkür ederim...

yazmak_eylemi dedi ki...

ilgiyle okutabilecek kadar yazabilmişsem ne güzel. Ben de teşekkür ederim efenim. Hayatta her şey ramak kala da olsa güzel bir sürprize dönüşse keşke değil mi..)

Kahvehanelerde konuşulanlara gelince... Kitapta konuşma konuları hakkında bazı ufak bilgiler var ama bizi doyuracak kadar değil. Tek bildiğim amaç; eğlenmek, kültürlenmekmiş o zamanlar. O kadar ki vakt-i zamanında meddahların, halk ozanlarının ve karagöz oynatıcılarının da sahneliğini yaparmış kahveler. Bu o dönemin kahvelerinin çok amaçlılığına işarettir. Şimdi yeterince sığ, o ayrı.
Memleket kurtarmak kısmı ise... bizde her zaman ve her yerde memleket kurtaılır. Eminim o zaman da yapılıyodu..)