14 Eylül 2008 Pazar

Tatil kokusu sinmiş bi yazı... (2)


Selamlar efenim..)



Finike'den güle eğlene, virajdan helak ola ola Demre'ye yaklaştınız. Küçük bi kasaba zaten merkeze varmak hiç de zor olmayacaktır. İşte tam çarşı ortasına varrken "Myra Tapınağı" diye bir tabela okuyacaksınız. Taş yapılara, eski Roma kültürüne ilişkin kalıntılara merakı olanlar için ilgi çekici ir yer bence. Küçük denebilecek bir alana altlı üstlü bunca bir kent kurmak; mezarları, odaları, amfi tiyatrosu vs... Özellikle 3 kafa figürünün sıklıkla kulanılmış olması dikkat çekiciydi. İyiydi hoştu da, tüm bu alan kapsamında, açıklayıcı doğru düzgün bir tabelanın olmaması şaşırtıcı ve koskoca bi eksiklikti bence. Üstelik daha fazla bi korunuyor olma hali beklemiştim açık hada öölecene... ne bileyim.

Sıcağın anlında uzun bir kuyruktan sonra müze kartınız veya giriş kuponunuzla içeri girip turlamanız bittiğinde yılmayınız, çünkü çıkıştaki koridorvari cıncık boncuk hatıralıklara bi göz atabilir ya da hemen kapıda bekleyen süslü deve ile fotoğraf çektirebilirsinmiz. Yok, susadıysanız ve farklı tatlar da seviyorsanız kaktüs meyvesinin (ki buna ilişkin bilgi ve fotoları, -bana hususi poz ve bilgi veren çocuklara haksızlık etmemek için- başka bi yazıda paylaşmak istiyorum sizlerle) tadına bakabilirsiniz ya da girişteki küçük kır çay bahçesinde taze sıkılmış buz gibi portakal suyu içebilirsiniz.
Efenim, burası bittikten sonra Demre merkeze doğru devam edip "Aziz Nicolas"ı (Noel Baba Kilisesini) mutlaka ziyaret etmelisiniz. Yok bu az önceki gibi sadece taş görüp çekeceğiniz bi mekân değil; güzelliğinden ziyade mistik bi yanı da var. Neden mi?
Artık o da bi sonraki yazıya kalsın ki fazladan bikaç foto paylaşmak istiyorum hakkını vererek tanıtmak adına.

Hiç yorum yok: