15 Eylül 2008 Pazartesi

Tatil kokusu sinmiş bi yazı...(4)

Kültürel gezilerin bitimindeydim artık, görülebilecek her yerini görmüş olmanın huzuru ile döndük arkadaşlarla. Hele ben her yeri, her ayrntıyı kare kare fotoladım ki o ana dair çok şey kalsın diye elimde. Dönüş mutlu ama yorgunca idi. Derken gelen bi telefonla enerjimi geri şarja bağladım; Borçka'daki biriciklerim -artık buralarda olmasalar da- , değil Antalya'dan, tam da Finike'den ses vermekteler... daha da kalabalıklaşan son 2 günlük muhabbetimizin ardından dönüşü biz bize ve erken yapmaya karar verdik. Geze dura devam eden yolculuk boyunca mayolar içte; in yüz, bin kurulan modunda ettik akşamı.

Finike'den sonraki ilk durağımız, yakınlardaki başka bir ilçe Kumluca idi. Kendi halinde, denizel ama çok da turistik görünmeyen Kumuca'yı şehrin içinde kısa bir araba turuyla tanımayı kâfi görerek devam ettik. Kumluca meydanlarını yer yer süsleyen sebzeli heykellerin hikmetini ise sonradan anlayacaktık. ÖÖÖle ya, biber, domates vs tamam da kabaktan daha uzun şu yeşil şeyler de neydi?..) Onlar bu yöreye has su kabaklarının uzun halleriymiş efenim. Nitekim Olimos-Çıralı civarında aslına bolca rastlayınca çözdük mevzuuyu.

Sonra ver elini Olimpos. Baktık çok uzak, yollar da meşakkatli erteledik ve Çıralı'ya kırdık dümeni. Plaj bu kadar mı -bakımsızlığına rağmen üstelik- güzel, cezbedici olur. Bi yanda kafes içinde korumaya alınmış karetta karetta yumurtaları bi tarafta doğası hiç bozulmamış berrak mı berrak bi deniz; durun ve temiz bir havuz edasında. Kıyıya yakın yerlerde açıkta buldukları her yeri dişleyen minik balıkları saymazsak kendinizle başbaşa... birkaç kere saldırılarına maruz kalıp taşlıkta ayağı kaymış bi insan olarak konuşuyorum..) Ola ki yolunuz düşerse uğrak yerlerinizden biri de Çıralı olsun derim..






Bir sonraki durak ise açlığımızı bastıracak bir yerdi, ki yol üzerinde yapıda yöre halkının otantik diyebileceğimiz mekânları var; ama söylemiş olayım biraz pahalı..) Ama doğa ile iç içe şırıltılar içinde yerken dinginleşiyounuz ki buna değer.

Bir sonraki durağımız ise Kemer'di. Lüks binalara karşın kimsesiz bi ıssızlık hakimdi. Hoşlanmadım anlayacağınız. Ancak ola ki uğrarsanız mutlaka meydandaki havuzlu parka gidip, belli periyotlarla düz zeminden -yerden- fışkıran fıskiyelere kendinizi bırkmanızı tavsiye ederim; hem de sırılsıklam oluncaya kadar...

Yol üzerinde bi dolu tatil köyüne denk geleceksiniz. Onlar, dışarıdan gelenler için sadece seyirlik ama meraklı olanlar için, bi girip turlaması bile pek bi hoş. Biz birini tecrübe ettik mesela, Avrupaî bi edası vardı Türkiye'den ayrı. Eee ziyaretçilerinin zengin yabanclardan oluşmasıyla alakası olsa gerek diyerek şenlendirdik gözümüzü, gönlümüzü..) Önemli Not: İçinde kompleks barındıranlar için önerilmez..)

Sonraki uğrak yeriniz de Konyaaltı olabilir; ancak onca güzel yeri gördükten sonra orada oyalanmaya değmez, hele de vakit sıkıntınız varsa.

Efenim ondan sonraki süreçte Antalya'da size değil evlerini, yüreklerini açan dostlarınız varsa tatiliniz daha bitmemiş demektir... Başka dost yüzler de görüp Antalya'nın eğlencelerini keşfedeceksiniz demektir; yorulmak ve erken yatmak yasaktır..)

3 yorum:

baranbra dedi ki...

ben bu fotodakilerini tanıyorum :)))))

yazmak_eylemi dedi ki...

hımmm olabildiğince halktan biri havası olanı seçmiştim oysa. Hey kızdın nı? ..)))

yazmak_eylemi dedi ki...

bence meti,nde bahsi geçenleri de tanıyosun..)))))hem de hepisini..))))