2 Aralık 2008 Salı

Kaldırım Serçesi

Hafta sonu "Kaldırım Serçesi" filmini izledim. Edith Piaf'ın hayatı üzerine kurulu biyografik bir filmdi. Doğrusu adını duyduğum, ama pek dinlemediğimi fikir sahibi olmadığım Fransız ses sanatçısı Edith Piaf, yaşam mücadelesi, çektiği sıkıntılara rağmen umursamaz direnişi çok etkiledi beni. Acılar içinde, sokaklarda geçen bir yaşam, acınası bi anne, ilgisiz bi baba, ilk gençlik, ilk annelik, menenjitten ölen 2 yaşında bir çocuk, kimsesizlik yalnızlık vb vb. sonra gençlik aşkı ile yıllar sonra, şöretten sonra bi buluşma ve alevlenen BÜYÜK BİR AŞK... ne acıdır ki:

"Hayatında en çok sevdiği erkek orta siklet dünya şampiyonu boksör Marcel Cerdan’dı. Cerdan başkasıyla evliydi, Fransa’da zaten tanınan bir insandı. Marcel Cerdan, Fransa dışındadır ve Édith Piaf, onu Fransa'ya gelmesi, onu çok özlediğini söylemek için arar. Ve Édith Piaf’la buluşmak üzere Ekim 1949’da Paris’ten New York’a uçarken uçağı düştü. Bu kazadan kurtulan olmamıştı.
Ertesi günün sabahında, Piaf bir halisünasyon görür. Cerdan'ın onun yanına geldiğini sanır ve ona aldığı hediye saati bulmak için evde dolanır. Evdeki bütün kişiler, sessizdir. Piaf'a Cerdan'ın öldüğünü haber verirler ve Piaf yıkılır. Bu olayın üzerine, morfin bağımlısı olur. Kendisini avutmak zorunda kalır."


Bütün bu yaşanmışlıkların ardından içki bağımlısı, rahat vurdum duymaz ve yaşama-ölüme kafa tutan bir duruş, kazandığı sıkı dostluklar, ağrılar, ama her daim şarkı söyemeye ve sahneye tutku, bitmez bi TUTKU... ve 1963 karaciğer kanseri ile sancılı bir ölüm...

"Katolik Kilisesi Paris Başpiskoposu –sürdüğü hayat nedeniyle- Édith Piaf’ın cenaze törenini yapmayı reddetti. Tabutu Père-Lachaise mezarlığına götürülürken on binlerce hayranı korteje katıldı. Mezarlıktaki törende hazır bulunanların sayısı ise 100.000’i geçti.
Ünlü şarkıcı Charles Aznavour, Édith Piaf’ın cenaze törenini anlatırken “İkinci Dünya Savaşı sona ereli beri bütün Paris’in trafiğini tamamen kilitleyen başka bir olay yoktur.” dedi.


Filme gelince:
Öyle çok hareketli bir film değildi, durağan sayılabilecek; ancak, gel-gitlerle, iç zamanlarla karmaşıklaşan kısmen yorucu bir seyri vardı. Fakat kurgunun bu şekli sıradanlığın dışına çıktığı için güzeldi bence. Böylece seyirciyi de sıradanlıktan çıkarıyor ya da sıradan seyirciyi eleyici bir manzara sunuyordu. Ayrıcayer yer -tam da doğru yerlerde- dile gelen özlü sözler, yaşama dair felsefik cümleler etkileyici idi. Bütün bunlar bi yana filmin en güzel tarafı, tam bir müzik ziyafeti olması idi, Edith Piaf'ın güçlü sesinden... Tek kelime ile muhteşemdi..))) Velhasıl-ı kelam seyretmeye değer biyografik bir film. Meraklısına..)

http://www.vidivodo.com/116603/edith-piaf-mon-dieu-1961

"Non Je Ne Regrette Rien" ve "Padam Padam"ı da dinlemenizi öneririm. eFEM iyi dinlemeler..)

Hiç yorum yok: