11 Nisan 2009 Cumartesi

Selam sana çocuk!

Sonunda blogumla ilgilenmeye fırsat bulabildim. Efenim olağan cumartesilerden birindeyiz; fakat olağan bahara bir türlü adım atamamanın verdiği sancılarla gerek zihnimiz gerek bedenimizde yansımalarını buluyor hava; bir hasizlik, iç enerjiye rağmen ona yetişmekte zorluk çeken kafa ve vücut... birtakım sızlamalar, gerinmek ve laktik asit atımı için an kollayan kollar ve butlar..))) Bi türlü gelmeyince bahar e nomal olarak bi öyle bi böyleyiz biz insanoğlu da..
İşte güzel ve zun süreli bir dost kahvaltının ardından işlerimi erteleyip kendime zaman çalmanın kararı ile müzik eşliğinde uzanırken kitabıma, gözüm dışarıdaki çoçuklara ilişti. Karşı yolda, dar sokak aralıklarının kısmen sağladığı düzlükte oynamaya dalmış kendince kovalamaca, savaş oyunu oynayıp oradan oraya atlamalarına daldı gözüm. Nasıl da şendiler, soğuk moğuk dinlemiyor, incecik penyeleri ile keyfediyorlardı.. "ne güzel" dedim... Sonra baktım çocuklardan biri, bize kısmen uzak olan karşı yoldaki oyundan ayılıp bi cephesi bize dönük oan koca kamyonun ardına saklanırcasına dikiliverdi. Sandım ki saklanbaç oynamaktalar, oyun değişti. Yok öyle de değil, çocuk şaşkın ve aranan ürkek bakışlarla bikaç telaşlı bakış fırlattı sağına soluna ve kamyonun tekerini ıslatan hamlesini gerçekleştirdi.... anaaa... Bense pencereden şaşkın, yarı tebessümle bakakaldım ardından. Mahalle kültürünü yaşatmanın bin türlü şekli varken diplerinde evleri ola ola niye her yere tuvalet muaelesi yapar insanoğlu da köpekler gibi ağaç dibi kollamaktan çekinmez bilmem. Biter mi, dahası var. Oyun arkadaşalarından birinin de bakışı ve yolu düştü oraya, dedim görünce çekinecek, çaktırmazdan devam edecek herhal. Anaaa! yok, ne gezer ikincisi hatta bir üçüncüsü daha hal-i hazırda dikilivermesin mi ilk çocuğun yanına. Hayde dedim, alışılmış bir sahne ve ritüel ki gayet olağan seyrinde gerçekleştirdiler eylemlerini..))
Önce, çocuksu-özgür yanlarından ötürü tebessüm ve şaşkınlıkla karşıladığım bu durum, sosyoljik açıdan bakınca görsel olarak can sıkıcı geldi; ama sonra başka bir bakış belirdi zihnimde ve dedim ki içimden "Biz insanlar nasıl da bildiğimizden ibaretiz. Öyle ya, çocuk da gelip sağına soluna bakmayı yeterli gördü kendince. Oysa bulunduğu yer itibarıyle bir de arka cephesi vardı; bir boy, kat kat pencerelerden oluşan bir apartman. Arkası dönük olmak ve arkayı görmemek, görülmemeyi de getirirmiş gibi nasıl da çocuk aklı ve fütursuzluğuyla attı adımını..)))))) işte biz de bu yüzden bildiğimizden ibaretiz. Fazladan bir bakış açısı için geniş bir ufuk gerek bize. Bu geniş ufuk için ise bol okumak, bol görmek, bol değerlendirmek gerek... ki bu da çocukluktan uzaklaşıp büyümek demek, dolarak ve bilerek. Bu da gerçeklerle er buluşmak, gittikçe mutsuzlaşmak demek... Ama bir kere sormuşsanız kendinize kendinizi, sorumlu hissediyorsanız yaşamdan ve yaşamınızdan kendinizi, riske değer ve geri dönülmez bir savaştasınız demektir.
İçindeki çocuğu koruyan nice -mutlu- savaşçılar kazanmak dileğiyle..)

Ey insanoğlunun ÇAĞRIŞIM GÜCÜ, sen nelere de kâdirsin ..))) Bana bunca şeyi düşündüren kamyon arkası sevimli, sevgili çocuk sana da selam! SELAM SANA! ..)

3 yorum:

asd dedi ki...

:) güzel yazı,
ya bir de sabahtan akşama pencereden izleseniz dışarısını ne yazılar çıkar :)

yazmak_eylemi dedi ki...

bakınca çok şey görülebiliyor gerçekten de; iş ki hakkaten bakmaya fırsat bulunabilsin. Burası küçük bir yer ama küçüklüğünün zıttına materyal çok ..)))

asd dedi ki...

Artık bu kasabayla ilgili bir çalışma bekleriz sizden bizden bir şeyler okumak eminimki hoş olacaktır