16 Nisan 2009 Perşembe

uyanan doğada muratlı


Muhteşem bir güneş, yakıcı ama dışarı çıkar çıkmaz da aldatıcılığı ile bize oyuna getirdiğine memnun bir halde rüzgarıyla üfürüp üşüten hava. Bu aralar geçiş bir türlü gerçekleşmediği için gel-git akıllı bir havayla muhattabız. Ama güzel havaları kaçırmamak gerek, kıyıdan köşeden faydalanmak lazım ışıktan, ısıdan ve bahar kokusundan. Arkadaş ziyareti maksatlı çıkılmış bir yolculuk bahanesi ile yıllar sonra bir kere daha ziyaret etmiş oldum Muratlı Köyünü. Vakt-i zamanında renkli taşlar toplayarak baraj nedeniyle sadece minaresinin ucu görünen camiyi merakla izlediğim yerlerden geçtik yine. Anılarım canlandı; her şeye şaşkın bakışım, buranın baharına ilk şahit oluşum, yeşile toprağa kimi yerleri çamura çalan doğa... Şimdi aşina gözlerle bakmak, bi parça buralı olmak duygusu hem iyi hem tuhaf hissettirdi bana beni.. Sonra meşhur ve korumaya alınan Muratlı Camii'ne bi göz atık geçer iken. Meydandaki havuzvari yer onarılmmış, az biraz çeki düzen verilmişti çevresine de. Oysa ilk gelişimde ne kadar da köhne ve kapalı hava yüzünden ürkütücü gelmişti burası. Sanki bi tek cami vardı görülmeye değer başka bi şeyi yoktu. Tabi o zaman hazırlıksız gelip de çekemeim bu tarihÎ yapıyı çekmeye yeltendim. Çektim de kısmen dışarıdan ama gelin görün ki içini ve özellikle de kemerlerden birinde yer alan gemi motifini çekmek telaşıma karşılık bulamadan, bi asker; "çekmeyiniz lütfen çekmeyiiz!" diye seslenmez mi dşarıdan. Neye uğradığımızı anlayamadan çıktık geri. Baktık ki dışarıda köylü halktan küçük bir grup toplaşmış? Ben "noluyo, herkesin bilip bizim bilmediğimiz ne var ki?! Bizden mi askerden mi yanalar?" diye düşünür iken asker girdi devreye. Bir neden sunmadı ama yandaki jandarmadan uyarmış komutanı. Hayde dedik, der demez de caminin imamı büyük bir şaşkınlıkla yetişti yanımıza ve kibarca aldı bizi içeriye. Biz de böylece anladık ki, meğerse bizi kollmaya durumu anlamaya gelmiş köylüden -dışarıdaki- bikaç kişi. Sonra herkes olağan seyrine döndü yaşantısının ve öğle rehavetinin. Onlar döndüler, biz de içeri girdik ama fotoğraflamak uygun düşmedi özellikle imamın bu kibarlığına karşılık. Bu nedenle 1262 tarihli meşhur küçük ahşap camiin kapısını sunabileceğim ancak size. Oysa rengarenk boyalı iç ahşap döşemelerini, tavanlara kadar süslemelerini, yer yer oymalı kakmalı küçük kenar süslerini ve en çok da -Osmanlı cami mimarisinde pek rastlanmayacak cinsten bir figür olan- yelkenli korsan / savaş gemisi motifini göztermeyi isterdim.

A bu mu, yok camii ile bağı yok; sadece zamanda oranın ileri gelenlerşnden birinin yapmış olduğu otatik bi evceğiz. Hala ara ara gelip canlı tutuyorlarmış evlerini..) Pek bi hoş geldi ve buranın yöresel özelliklerini de taşıması hasebiyle çeip de bloguma da koyuvereym dedim efenim.

7 yorum:

asd dedi ki...

o otantik ev halvaşi isak efendinin konağı , isak efendi günümüz kaymakamına eş değer rütbede biri 93 harbi yıllarında isak efendi astığı astık kestiği kestik bir zat-ı muhterem, (dedelerden ,ninelerden bildiğim )en son isak efendi soyundan üç kız varmış evlenmemişler ve üç kızlar diye de anılırlarmış giyimleri kuşamları istanbuldan gelirmiş, sonraları istanbula göçmüşler evide uzak akrabalarından biri satınalmış ve günümüze kadar gelmiş :))))

yazmak_eylemi dedi ki...

Ne güzel! Bilen birilerinden dinlemek ayrıcalığını kazanmış oldum. Bu gerçek, canlı kanlı bilgi için teşekkür ederim.
Yalnız, halvaşi sözcüğünü taramalarıma rağmen anlamlandıradım. Sadece sopo halvaşi (2007 eurovisyon'da gürcistan'ı ilk temsil eden şarkıcı)dışında elle tutlur bir bilgi yok. "Gürcüce bir sözcük mü, bu soyun önemi ne?" gibi belki sizi de aşan sorular geliyor aklıma. saygı ve selamlarımla.

asd dedi ki...

Muratlı eşrafından önde gelen bir aile bir kısım Gürcistan'da bir kısmı TR de Halvaşı soyadı halen kullanılıyormu bilemiyorum ama şu anda Bayar soyadlılar o ailenin devamı Murat Sungur hocamız da o ailenin ve o evin şimdiki sahiplerinin eniştesi, Gürcistanda da o soyadını kullananlar var dediğiniz gibi Sopo Halvaşi de onlardan biri
Muralı yı bugünkü haliyle değerlendirmemek lazım şimdi küçük bir köy görünümünde oysa öncesinde sınır da büyük bir nahiye ve gümrük teşkilatı bulunmakta nahiye müdürü, gümrük müdürü gibi yöneticilerin bulunduğu ve alışverişini Batum'la sağlayan bir belde
:)) Umarım başınızı ağırtmadım

yazmak_eylemi dedi ki...

rica ederim, bilakis, bilgi bazında umduğumdan fazlasını öğrendiğime memnun oldum. Burası sınırda olmasından da kaynaklı ezelisi de şimdisi de zengin bir memlleket; gerek etnik gruplar gerek tarihî olaylar açısından. Kim bilir deşilse daha neler neler çıkar ninelerden dedelerden.Merakıma cevaben yazdıklarınız için teşekkür ederim.

asd dedi ki...

Muratlı'yı (Maradit) sevmemin nedeni Muratlı da geçmişten gelen kültürel zenginliğin bulunması Muratlı kültürel zenginliğe sahip Borçkanın bence tek köyü, maddi zenginliğin kültürel zenginlikten önce geldiği köyler, Güreşen,(Beğlivan) Atanoğlu (Klaskür)Kaynarca (deviskel) ile karşılaştırıldığınıda ne demek istediğim anlaşılabilir
saygılarımla

yazmak_eylemi dedi ki...

Hım.. kesinlikle anladım..)Mekanların kendilerine has kokuları olduğuna inanırım; çoğu kere de yzümü kara çıkarmaz, beni yanıltmaz bu kokular. Ortamın, yaşamın ipuçları gibidir benim için koku (her şehirde / yerde hemen alamasam da). Dolayısıyla çoğu köyünü ziyaret etme şansı bulduğum bu ilçede kabulümdür ki, Muratlı'nın kendine has bi kokusu, onu diğer köylerden ayıran -kültürel ipuçları veren- bi dokusu var.
Dışarıdan bakan bir göz olarak benim bu tarz yorumlarım ne kadar doğru bir analiz olur tartışılr ama böyle bir köy bunca küçük olmayaymış ya da en azından kültürel dokuyu yansıtan bölümü bunca dar bi alandan ibaret kalmasaymış keşke, demiştim / diyorum da..
Gezilerim ve yaşam alanıma ilişkin amatörce ve doğaçlama yaptığım derlemelerime -burada yaşayan canlı bir kaynak olarak- katkıda bulunduğunuz için teşekkür etmeliyim size.
saygılarımla.

hilal dedi ki...

öncelikle çok şaşkınım büyük dedem hakkında bir blog açılmış ve ben kendi geçmişimi sizden öğreniyorum.inanırmısınız bu bilgilerin hiçbirine sahip değilim şuanda yazacak şey de bulamıyorum beni lütfen bolca bilgilendirir misiniz?