26 Ocak 2010 Salı

Kar Musikîsi

Elhan-ı Şita

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
Gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
Ey kulûbün süûd-i şeydâsu,
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
Gibi karSeni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
KarlarKi semâdan düşer düşer ağlar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Gibi karSizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mügân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!
-Son kalan mâi tüyleri kovalar
Karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir
-Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!-
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,

Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.

Nerden mi çıktı bu şiir? Cenap Şehabettin'in en sevdiğim şiiridir desem yeridir. Ne zaman uçuşarak, kimi zaman hızlanıp kimi zaman da dingin bir salınımla aşağıya inen iri parçalı karları görsem aklıma hemen "kar musikîleri" anlamına gelen bu şiir gelir. Bir müzik parçası gibi ritimli -indili çıktılı- olduğu için musikî sözcünü çok yakıştırırım yağan kara.
Birçok sanatçı ya da şair karın yağışını, durağan ve sessiz bir tablo gibi çizer gözümüzde; oysa Cenap Şehabettin amcamız ne de güzel dile döker de kulakla duyulur, onun yağarkenki rüzgârı hissedilir hale getirir bu şiirinde. Okurken hep huzurlanır içim, karın kelebek gibi, tüygibi salınışları uzur verir, kimi zaman da hareretlenen manzarası; ama asla fırtınaya dönmez bu şiirde kar, dingindir çokluk..

Ne bilim işte, gece uyandığımda sokak lambasının sarı aydınlığı eşliğinde -dingin- ahengini bulmuş yağan karı görünce aklıma düşüverdi gece gece bu şiir, hazır şimd karların perde misali örttüğü ağacı bol dağlara nazır kahvemi içerken de yazasım geldi, yazdım..)

Hiç yorum yok: